Didim Vegfest ve sürdürülebilir belediyeciliğin önemi

https://www.indyturk.com/node/633551/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/didim-vegfest-ve-s%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebilir-belediyecili%C4%9Fin-%C3%B6nemi

Osman Keçeli “Bağımsız Yeşil”in yeni bölümünde bu yıl beşincisi düzenlenen Didim Vegfest gözlemlerinden ve yerel yönetimlerin bitkisel ve sürdürülebilir sistemlere geçişindeki öneminden bahsetti.

Didim Vegfest, ülkenin dört bir yanından hayvanseverlerin katılımıyla gerçekleşti.

Her sene tarihî Apollon Tapınağı’nın yanında düzenlenen organizasyona bu sene de ilgi büyüktü. 

Katılımcı ve atölye yürütücüsü olarak yer aldığım Didim Vegfest’teki gözlem ve deneyimlerimi aktarmak istiyorum.

Geçen sene de Vegfest’te bulunduğumdan dolayı iki sene arasındaki farklardan başlayayım.

Geçen sene özellikle şikâyetçi olunan durumlardan birisi, etkinlik alanında yer alan stantlardaki vegan olmayan ürünlerdi. 

Organizasyon kurallarına göre yer alan bütün ürünler vegan olmalıydı. Hayvansal gıdalara ve hayvanlar üzerinde test edilen kozmetik ürünlere yer verilmemeliydi.

Geçen sene bu kural biraz esnek uygulanmıştı. Eşek sütünden sabunlar ve balık tutma oyunları gibi etkinlik kurallarına aykırı durumlar yaşanmıştı.

Bu sene bu kuralın daha hassas uygulandığını söyleyebilirim. Belediye çalışanları ve yetkililer satılan ve sergilenen ürünleri kontrol etme noktasında daha dikkatliydiler.

Bu sene için behsedebileceğim bir diğer iyileşme, festivale katılım sağlayan stantlardaki hayvan hakları aktivistlerinin ve %100 vegan üreticilerin sayısındaki artıştı.

Festival alanlarında yerini alan yerel üretici ve lokantalar, hayvan sömürüsü olmadan da oldukça lezzetli bitkisel alternatifler hazırlanabileceğini gösterdiler.

Vegan Eskişehir, Junk Vegan, Yoket ve Veganarsist gibi %100 vegan lokantaların yanı sıra, Didimli yerel üretici işletmeler de festival boyunca vegan ürünlere stantlarında yer verdi.

Hamburgerden tavuk dönere, magnolyadan kurabiyeye kadar çoğunlukla hayvansal ürün içeren yiyecekler; bitkisel muadillerin de en az hayvansal gıdalar kadar lezzetli olabileceğini gösterdi.

Atölye, etkinlik ve konuşmalar

Veganlığın yalnızca bir beslenme biçimi değil, büsbütün bir yaşam felsefesi olduğunu anlatmak için konuşmalar, sergiler ve atölyeler gerçekleşti. 

Özlem Gök küratörlüğünde ve Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu desteğiyle açılan Hayvan Özgürlüğü Karma Sergisi’nde festival boyunca vegan sanatçıların işlerine yer verildi.

Pazar günü eserleri sergilenen sanatçılar “Sürdürülebilirlik ve Vegan Sanat” başlıklı konuşmalar yaptı. 

Bir diğer sergi de Şapel’deki etkinlik alanında gerçekleşti. Burada da vegan sanatçılarla gün boyu sokak sergisi yer aldı. 

Festival alanı çocuklar için de dolu doluydu. Çocuklar için bir atölye de ben düzenledim. Limon Sahne yanındaki etkinlik alanında çocuklarla birlikte türcü olmayan barışçıl masallar okuduk.

Vegan dostu belediye

Önceki festivallerle bu seneki arasında benim gördüğüm en büyük fark, Vegfest’in Didim’in başka bölgelerine de yayılmasıydı. Geçen sene festival yalnızca etkinlik alanındaydı. 

Bu sene Didim ilçesinin muhtelif bölgelerindeki kafe ve lokantalar menülerine vegan seçenekler eklediklerini duyurdular.

Ayrıca, yaz boyunca Vegan Büfe’nin Altınkum Plajı’nda hizmet vereceği de paylaşıldı. 

Kendisini vegan dostu belediye olarak takdim eden Didim Belediyesi’nin bu kararları almasının arka planında, birkaç ay öncesinde Animal Save Turkey’in teşvikiyle (ve biraz da ittirmesiyle) imzaladıkları Plant Based Treaty’nin etkisi var. 

Didim Belediyesi, Ortadoğu’da, Ön Asya’da ve Doğu Avrupa’da Plant Based Treaty’yi (Bitki Temelli Anlaşma) imzalayan ilk yerel yönetim oldu.

Plant Based Treaty, hayvancılık kaynaklı ekosistem kaybını engellemeyi ve bitkisel beslenme sistemlerini teşvik etmeyi amaçlayan; bireyleri, organizasyonları, şirketleri ve yönetimleri bu eylemler etrafında örgütleyip bu konularda teşvikler yapmaya çağıran bir yazılı anlaşma.

Bu gelişme, Türkiye’de yerel yönetimlerin hayvan haklarını desteklemesi bağlamında oldukça önemli bir adım.

Didim eğer imzacısı olduğu Plant Based Treaty’nin şartlarını samimiyetle yerine getirmek için çabalarsa ekoloji ve hayvan hakları konusunda öncülük edecek bir yerel yönetim hâline gelebilir.

Plant Based Treaty maddelerini kısaca özetleyecek olursam:

  • Hayvancılık için daha fazla tarım arazisinin çiftlik hâline getirilmesini önleme, hayvansal tarım yerine bitkisel tarımı teşvik etme, yeni hayvan çiftliklerini inşa etmeme ve ekosistemleri yok edecek hayvancılık faaliyetlerinde bulunmama.
  • Hayvansal gıdalar yerine bitki bazlı seçeneklerin teşvik edilmesi, bitksel sistemelre geçiş yapılmasıi, okullarda hayvansal gıda tüketiminin azaltılmasıyla ilgili eğitimler verilmesi, küçük çiftçilerin desteklenmesi ve gıda güvenliğinin sağlanması.
  • Bitki bazlı bir ekonomiye geçilmesi, Dünya Sağlık Örgütü tarafından kanserojen olarak işaretlenmiş işlenmiş etlerde, kanser uyarı etiketleri gibi uyarı ibareleri bulundurmak, bitkisel gıdalara geçişin finanse edilmesi, bitkisel gıaların daha uygun fiyatlı hâle getirilmesi, hayvancılık ve balıkçılık için ayrılan bütçenn çevre dostu bitkisel alternatifler için kullanılması.
  • Yerli ağaç türlerinin korunması ve ağaçlandırma projelerinin hayata geçilmesi, mevcut Deniz Koruma Alanları’nda balıkçılığın yasaklanması, bozulmui ekosistemlerin yeniden aktif hâle getirilmesi, dar gelirli kesimler için adil gıdanın erişilebilir hâle gelmesi.

Maddelerin hepsine okuduğunuzda ufak bir ilçe yönetiminden çok şey bekleniyormuş hissine kapılabilirsiniz. 

Plant Based Treaty’nin bu ve buna benzer onlarca maddesi aslında bir aşırılıktan ziyade sadeye ve özdeye dönüşe işaret ediyor.

Hektarlarca tarım arazisini hayvancılık için ayırmak, onları büyük miktarlarda tahıl ve suyla beslemek, sonra onları öldürüp etlerini işlemek, depolamak ve taşımak büyük iş. 

Bunun yerine mevcut tarım arazilerini yalnızca bitki yetiştiriciliği için kullanmak aslında daha sade ve yapılabilir bir seçenek.


Sürdürülebilir gelecek için yerel yönetimlerin önemi

Yerel yönetimler için ekoloji ve hayvan hakları etrafında şekillenen politikalar hazırlamak bir zorunluluk hâline gelmeli.

Çevresel etkilerini hissetmeye başladığımız küresel iklim krizinin önlenmesi, önlenmesi mümkün değilse bile hiç yoktan olumsuz etkilerin azaltılması için belediyelere, şirketlere ve bu gibi yönetimlere büyük iş düşüyor.

Didim Belediyesi’nin sürdürülebilirlik ve hayvan hakları konusundaki tutumu örnek teşkil ediyor. 

Atılan adımların yapay mı yoksa içtenlikle mi atılan adımlar olduğunu ise zamanla göreceğiz.

Bir yanıt yazın